Ülke olarak son zamanlarda gündemimiz bayağı bir hareketli. Gündem gündemi kovalıyor ve biz bu kadar gündem arasında kaybolup gidiyoruz bazen. Aslında gündem arasında kaybolmak bu ülkede, hiç de fena bir şey değil. Çünkü ülkemizin insanlarında olduğu gibi siyasetinde de çıkar, artık odak noktasına gelmiş haldedir. Öyle bir seviyeye ulaştık ki, maalesef kendi aidiyetlerimiz adına söylüyorum, vahim durumdayız. En azılı aidiyet savunucuları olması gereken muhafazakarlarımız dahî, adeta ölüm sessizliği yaşıyor. Allahın her günü, eski bir değerimiz yeni bir değerle yer değiştiriyor ve buna kimsenin sesi çıkmıyor. Modernizmin getirdiği konfor bizi rahata bir hayli alıştırdı. Öyle alışır hale geldik ki dışarıdan aldığımız her yeni kavramı hiç soruşturmadan, sorgulamaya gereksinim duymadan kabul eder hale geldik. İşin en kötü tarafı da, belki de en acıklı tarafı, bütün bu zulme normalmiş gibi hareketsiz kalmamızdır.
Çıkar odaklı arkadaşlık ilişkilerimizi, evliliklerimizi, akrabalıklarımızı takiben siyasetimiz de politika haline geldi. Siyaset ile politika arasındaki ayrımı bu köşeden anlatmıştım siz değerli okuyuculara. Politikalarımız bu günlerde reel bir hal aldığını daha hissettirir oldu.
Biliyorum dünya siyaseti Realizm odaklıdır. Ancak anlamıyorum ya da anlamak istemiyorum diyelim. Çünkü bütün bu pis reel politik hareketleri sadece ve sadece İdealizm dolu bir bilinçle aşabiliriz. Bu basamağı aşması gereken bizlerin, reel politikanın içine hapsolması içler acısı bir durumdur.
Özel olarak Suriye’de, genel olarak Ortadoğu’da takındığımız tavır, reel politikliğin en zirve noktasıdır diye düşünüyorum. Son günlerdeki Rus uçağının düşürülmesi olayında da bunun en tipik örneğini sergiledik. Tıpkı soğuk savaş zamanında yaptığımız gibi, bir taraf seçmeye zorlandık ve biz de bir taraf seçtik. Soğuk savaş zamanında seçimimiz ABD idi, yine ABD oldu. Soğuk savaş sırasında iktidarda bir sağ parti vardı. Şimdi de yine bir sağ parti var. Sağ’ın ABD aşkı bitmek bilmiyor anlayacağınız. ABD’nin 60’larda ve 70’lerde uygulamaya çalıştığı yeşil kuşak projesi bu bağlamda başarıya ulaşmış gibi gözüküyor. Garip olan şu ki, Sağ bu seçimi yaparken Rusya’nın, Sovyetlerin zulmünden, İran Şiiliğinden dem vuruyor. Seçtiği tarafla birlikte ellerine nasıl kanlar bulaştığını görmemenin verdiği sarhoşluk olsa gerek bu tavır. Mecbur bir tarafı seçmek zorundayız ne yapalım yani? Dediğini duyar gibiyim bazılarımızın. Ben de şunu hatırlatırım; bu dünyada iyi şeyler yapanların hepsi İdealist insanlardı, yeter bize bu kadar Realizm ve Realist!..
GÜNDEM
30 Kasım 2015 - 12:30
Reel Politik Ülkem Benim
Mertcan YOLDAŞ'ın "Reel Politik Ülkem Benim" adlı köşe yazısı.
GÜNDEM
30 Kasım 2015 - 12:30