Yılmaz Güney'in Hayatı

TAKİP ET

Türkiye'nin güneydoğusunda Seyhan ve Ceyhan ırmaklarının suladığı topraklarda başlayıp, Paris'te kanser hastalığına yenik düşerek son bulan bir 'Çirkin Kral' hikâyesi.

Türkiye’nin güneydoğusunda Seyhan ve Ceyhan ırmaklarının suladığı topraklarda başlayıp, Paris’te kanser hastalığına yenik düşerek son bulan bir “Çirkin Kral” hikâyesi. Seyhan ve Ceyhan ırmaklarının suladığı bereketli tarlaların arasında başladı Yılmaz Güney’in hikâyesi.  Orantısız bir demografik büyüme yüzünden kan davası ve güpegündüz sokaklarda patlayan silah seslerine alışık olarak doğmuştur Güney. Kan davalarının gündelik hayatta kendini koruma mecburiyeti oluşturmasından dolayı Güney’de genç yaşta silah taşımaya başlar. Kısacası Güney, Türkiye’nin kargaşa içindeki geçiş dönemine denk gelmiştir. Güney, çocukluğu boyunca şiirler ve öyküler yazdı; Üniversite yıllarında işçilik yaparak hem geçimini sağladı hem de okul parasını kazandı. 1958 yılı hayatını değiştirmeye başladığı yıl olacaktı. İstanbul’da yönetmen Atıf Yılmaz ile kurduğu arkadaşlık neticesinde 1958 yılında film oyunculuğuna ve senaristliğe başlamış oldu. Çeşitli şekillerde dahil olduğu yarım düzine filmin ardından 1960 askeri darbesi ile sinema hayatı geçici de olsa kesintiye uğradı. Bu dönemde on sekiz yaşında yayınlanmış bir öyküsünde “komünizm propagandası” yaptığı iddiası ile tutuklanıp suçlu bulundu. 1963 yılında on sekiz ay hapis yatıp özgürlüğüne geri kavuştuktan sonra, film çalışmalarına büyük bir hızla geri döndü. 1960 yılı Güney için “Çirkin Kral” haline gelmesinin başlangıcı oldu. Yılda bir düzine kadar filmde yer alan Güney, filmlerin çoğunun senaryosunu kendisi yazmıştır. Türk izleyicisi onu geleneksel anlamda bir film yıldızı olarak değil de “Çirkin Kral” olarak görmeye başladı. Senaryolarının çoğunda fakir ve ezilen insanlar intikamlarını alırken görülürdü. Gerçek hayatta ezilen ve fakir olup hor görülen kesim, Güney’in filmlerinde kendi hayatlarının yansımasın gördüler. 1960 yılı, aynı zamanda Güney’in oyunculuktan yönetmenliğe atladığı bir basamak olmuştu. Çektiği ilk filmler, önceden oyuncu olarak yer aldıklarının çizgisinde ilerlese de; 1970 yılında Umut ile birlikte yeni bir biçem ortaya koydu. [caption id="attachment_9344" align="alignnone" ] Yeni bir biçim geliştirdiğ ilk film. Umut-1970[/caption] 1971 yılında Acı, Ağıt ve Baba filmleriyle Güney’in yönettiği filmlerin sayısı yediydi. Ama bu yaratıcılığı 1971’deki bir başka askeri ile sekteye uğrayacaktı. Tekrar tutuklanan Güney, üçte birini çekmiş olduğu Zavallılar isimli bir film üstünde çalışıyordu. Bu film 1975’te Atıf Yılmaz tarafından tamamlanacaktı. Bu sefer de “komünistlerle iş birliği” yaptığı gerekçesiyle tekrar tutuklandı ve Nisan 1972-Mayıs 1974 yılları arasında hapiste kaldı. Güney’in tutuklanıp hapse atılma sebebi aslında, polis tarafından aranan öğrencileri saklamak olmuştu. [caption id="attachment_9347" align="alignnone" ] Baba-1971[/caption]   [caption id="attachment_9346" align="alignnone" ] Ağıt-1971[/caption] [caption id="attachment_9345" align="alignnone" ] Acı-1971[/caption] Özgürlüğüne tekrara kavuşunca ilk işi en ilginç filmlerinden biri olan Arkadaş’ı 1974 yılında tamamladı. Yeni filmi olacak Endişe’ye tam başlamıştı ki, gittiği bir restoranda silahlı çatışma çıktı ve Güney silahlı çatışmaya karıştı Görünüşe göre, restoranda film ekibiyle aynı yerde yemek yiyen bir anti-komünist yargıcın kışkırtması sonucunda Güney’in de dahil olduğu bir silahlı çatışma yaşantı ve yargıç vurularak öldürüldü. Adli delillere ve silahı ateşleyen kişinin itiraflarına rağmen Güney, yirmi dört hapis cezasına çarptırıldı. Bu süre temyizde on sekiz yıla indirildi. Güeny’in yeğeni bu olaydan dolayı, daha sonra intihar etti. [caption id="attachment_9349" align="alignnone" ] Arkadaş-1974[/caption] [caption id="attachment_9348" align="alignnone" ] Endişe-1971[/caption] Güney’in cezaevindeki durumu çok çelişkiliydi. Hapis olmasına rağmen sanki dışardaki yaşamına ve çalışma hayatına göre daha özgürdü. Elia Kazan’ın görüşmelerini anlattığı yazısının New York Times’de yayımlanması ve İmralı’da çekilen bir Alman belgesel filmi buna örnek gösterilebilir. Mahkum olduğu dönemde öyküler, romanlar ve senaryolar yazmaya devam eden Güney’in cezaevi senaryolarından çekilen ilk iki film çok önemli olmasa da daha sonraki yapıtları; Sürü(1978), Düşman(1979) ve Yol(1982) çok başarılı olmuştu. Bu filmlerden anladığımız üzere Güney dış dünya ile özgürce iletişime geçebiliyordu. Yol filminin İsviçreli coproducerinin söylemlerine göre, Güney’e düzenli olarak Zürich’den telefon edebiliyor ve Türkiye’ye gelişlerinde onu özgürce ziyaret edebiliyordu. [caption id="attachment_9352" align="alignnone" ] Yol-1982[/caption] [caption id="attachment_9350" align="alignnone" ] Düşman-1979[/caption] [caption id="attachment_9351" align="alignnone" ] Sürü-1978[/caption]   Sürü, Türkiye’nin bazı illerinde gösterime girdi ama sonra sansür tarafından yasaklandı. Yönetmen Şerif Gören’in sendikal faaliyetleri nedeniyle girdiği ceza evindeki dört aylık cezasını henüz tamamlamamış olmasına rağmen, Yol filminin çekilmesine izin verildi. Bu sıralarda Güney’in yazıları hakimler tarafından yargılanıp mahkum ediliyor, yeni cezaları eskisinin sonuna ekleniyordu. Sonunda, 1980 askeri darbesi ile Türkiye çapındaki tüm komünizm sempatizanları büyük baskı altına alınmasıyla Güney’in filmleri de yasaklandı ve cezaevindeki dış dünyayla bağlantılı olan çalışıp üretme özgürlüğü kısıtlandı. 1981 yılında Güney İsviçre’ye kaçtı ve Yol’un postproductionunu bitirdi. Daha sonra Fransa’ya geçti ve kısmen de olsa Fransız Kültür Bakanlığı’nın finanse ettiği Duvar’ı 1983 yılında çekti. Çalışma özgürlüğüne rağmen Güney sürgün hayatına ve ülkesinden uzakta yaşamaya alışamadı. Bu yüzden çalışmaları da sekteye uğradı. Ülkesinden uzakta ve artık üretemeyen birisi olarak 1987 Eylül’ünde Paris’te kanserden öldü. [caption id="attachment_9353" align="alignnone" ] duvar-1983[/caption]   Film endüstrisine girmesinden sonra yirmi altı yılının on ikisini hapiste, ikisini askerlik yaparak ve üçünü de sürgünde geçirmiş oldu. [caption id="attachment_9362" align="alignnone" ] Paris Pere Lachaise mezarlığı[/caption]    

1960 askeri darbesi 1971 askeri darbesi 1980 askeri darbesi ağıt askeri darber baba ceyhan ırmağı düşman duvar endişe ezilmek fakirlik fransız kültür bakanlığı hapis isviçre komünizm senaryo seyhan ırmağı