'Summer Collective' Grup Sergisi

TAKİP ET

30 Ağustos 2015'e kadar Galeri İlayda'da 'Summer Collective' isimli grup sergisini gezebilirsiniz.

30 Ağustos 2015’e kadar Galeri İlayda’da  ‘Summer Collective’ isimli grup sergisini gezebilirsiniz. Sezon boyunca solo sergilerinin sergilendiği Barış Cihanoğlu, Damla Özdemir, Atilla Galip Pınar, Ardan Özmenoğlu, Kerim Yetkin, Gazi Sansoy, Nurdan Likos, Özcan Uzkur, Aysel Alver, Caner Şengünalp ve Derya Özparlak’ın eserlerini görme fırsatını yakalayamadıysanız bu grup sergisi sizin için harika bir fırsat. 30 Ağustos’a kadar hafta içi her gün10:00-19:00 saatleri arasında gezilebilir olan sergide sanatçıların son dönem eserlerini izleyebilirsiniz. BARIŞ CİHANOĞLU, Evrensel temaları kendi sanat üslubuyla yeniden yorumlayarak sanatına sürekli yenilikler katan ve üretkenliği ile takipçilerini sürekli şaşırtan bir sanatçıdır. Bu sene ilk defa tuval dışında bir yüzeyde yaptığı resimleriyle ortaya çıkmıştır. Ali Gradiva Şimşek’in ‘’Bölünemeyen Ayrılık’’ makalesinde anlatmaya çalıştığı gibi ‘’Sanatçı, uzun bir süreçte alt yapısını oluşturduğu yeni eserlerinde, yakarak kömürleştirdiği ahşapları tuvale dönüştürüyor, bu çalışmalarında yanmış ahşabın yüzeyi üzerinde oluşan isli siyah renk ve yanma sonucu belirginleşen dokular resimlerinin alt yapısını oluşturuyor. Resimlerinde siyah renk olarak görülen alanlar, yakılan ahşabın kömürleşmesi sonucu elde edilirken, figürlerin diğer kısımları yağlıboya tekniği ile renklendirilerek oluşturulmuş.’’ Ciahnoğlu’nun hem tuval hem de ahşap resimlerinde son yıllarda uygulamakta olduğu sıra dışı “çekilmeler” ve “kaymalar”ı görebilirsiniz. Resimlerinde yarattığı figürlerin yalnızca baş kısımlarının belli bir yöne çekilmesini insanoğlunun zamanla birlikte değişen mental dönüşümünü anlatıyor. DAMLA ÖZDEMİR, “Küçük sabotaj” sergisinde yer alan üç boyutlu, çok katmanlı kolajları ve geleneksel kolajları ile asamblaj çalışmalarının yer aldığı eserleri grup sergisinde görebileceksiniz. Marcus Graf’ın sanatçıya ve eserlerine dair düşünceleri şu şekilde, ‘’Kişisel hikayeleri sosyo-politik meselelerle harmanlayan, düşünsel anlamda sofistike ve zarif parçalar üretirken biçim ve içerik dengesini korumayı başaran Damla Özdemir’in çalışmaları mükemmel bir çağdaş sanat örneği. Ayrıca, günümüzün karmaşıklığına tepki olarak seçtiği metot olan kolaj sanatındaki ustalığı da Özdemir’in işlerinin bir başka güçlü yanı. Bu sanatsal yöntemin çoğulcu ve eklektik karakterini, kopuk parçalardan oluşan ve sürece yönelmiş dünyamıza bir tepki olarak nasıl kullanacağını da çok iyi biliyor. Son yıllardaki çalışmalarında dikkati çeken şey, bazı parçaların yüzeyden yükselerek üç boyutlu bir etki yaratması ve böylece çalışmanın bütününü rölyef gibi bir karaktere bürümesi.’’ ATİLLA GALİP PINAR, İnsan ve doğa temasını konu alan eserlerinde çoğunlukla kendi iç yolculuğunu ve varoluşunu sorgulayışını loş fakat tamamıyla pesimist denemeyecek bir üslupla görebilirsiniz eserlerinde. Eserleri ile özellikle günümüz insanının maddeselliğe indirgenmiş bakış açısını ve bilinç düzeyini eleştiri. ARDAN ÖZMENOĞLU, Alışılmış kalıpların dışında özgün tekniği ve fikirleriyle öne çıkan bir sanatçıdır. Özgün baskı tekniğiyle buluşturduğu post-it notlar ile yarattığı eserleri, heykelleri ve enstalasyonlarıyla tanınmaktadır. ‘Rögarın Altındakiler’ isimli üç boyutlu ve çok katmanlı eserler üretmiş olan sanatçı günlük hayatta hep gözümüzün önünde olan ve görmeye alışık olduğumuz nesneleri alışılagelmiş sabit hallerinin dışına çıkararak yorumlamaktadır. Sanatçının ayrıca cam heykeli de görülebilecek. KERİM YETKİN, Pentürün statükosuna başkaldırır, fırça darbelerinden daha çok kesikler, yarıklar ve silmeler ile geçişler yaratırken kimi zaman çok yalın bir anlatım izlerken kimi zaman da içindeki grift anlatım şekliyle sanatını izleyenlerin öze ve derine inmesini sağlamakta. Sanatçı, bu tezatlarını kimi zaman geniş tuvallerde kimi zaman da onlarca küçük tuvalde ve birbiriyle ilintili kompozisyonlarda anlatır. GAZİ SANSOY, Minyatürler ve Yüzsüzler isimli, birbirinden görsel dil ve kurgu olarak tamamen farklı iki sergiyi eş zamanlı olarak beraber çalışmaktadır. Batı resminin önemli tablolarından yola çıkarak oluşturduğu eserlerinde Doğu-Batı insan figürlerinin karmaşası yer alır. Eserlerinde anlatmaya çalıştığı II. Viyana Kuşatmasından günümüze kadar Türk inanının yüzünün Doğuya dönükken aynı zamanda çıkarları gereği batıya dönük olmasının ikiyüzlülüğüdür. ‘Münyatürler’ serisinde ise kürkü için öldürülen hayvanlar boğa güreşleri, Filistin halkına özgürlük veya adaletsizlik gibi insan veya hayvan hakları konularında dolaylı dolaysız politik mesajlar veriyor. NURDAN LİKOS, Hülya Köpçüoğlu sanatçıyı şu şekilde anlatır, “gerçeklik ve algıyı da gündeme getirmektedir. Herkes etrafındaki gerçekliği farklı bir biçimde algılar, bu sebeple tek bir algı yoktur. . Kadın hikayelerinden yola çıkar sanatçı. Feminist bir bakış açısı yoktur ama kadın ve hayat üzerine kısa, derin ve öz farkındalıklar yaratmaya çalışır. Etkili bir sunum ile onları ön plana çıkartır ve vurgular. İzleyicilere onların hikayeleri üzerinden çözümleri anımsatarak, olaylar karşısındaki duruşunu da sergilemiş olur. Kadın aynı zamanda Likos için coğrafyayı temsil eder. Sanatçı resimlerini koyu-açık düzeni içerisinde dengede tutmak ister. Siyah ve beyaz Likos için yin-yang’ı, iyi ve kötü kavramlarının birbiri ardına, birbirini izleyerek gelmesi, hayatın içindeki dengeyi temsil etmektedir. Ritim, sadece renklerle alakalı değil aynı zamanda yaşamın ritmine de bir göndermedir. ÖZCAN UZKUR, Eserlerinde insanın dramını gözler önüne sermektedir. Oluşturduğu kimliksiz bedenler ile birbirine savaş açmış olan insanları lif ve kanı öne çıkararak anlatıyor. Lif ve kan hem bir araya gelerek insan bedenini oluşturuyor hem de ayrılarak insanın sonu gelmez yabaniliğini anlatıyor. AYSEL ALVER, “Ahlaki çürüme ne zaman ve nasıl başlar? “ sorusunun etrafında şekillendirir sanatını. Ahlaki çürüme sürecini “agoni” bir zaman süreci olarak algılar. Alver, “Bireylerin çocukluktan itibaren psikoseksüel gelişim süreçlerinin baskılanması veya müdahaleye uğraması ve evrensel ahlaktan mahrum bırakılarak yetiştirilmesi bu sürecin koşullarını hazırlamıştır. Toplumsal bir mesele haline gelen bu türden müdahalelerin yarattığı deformasyon ile ortaya çıkan patolojik denilebilecek kişiliklere dikkat çekmek gerekir. Benzer biçimde, bu yaptırımların daha sonraki süreçlerde özel ve kamusal alanlarda pekiştirilmesi yaşanan tahribatı derinleştirmektedir.” Şeklinde düşünmektedir. Psikanalitik bir yaklaşımla düşüncelerini eserleriyle izleyiciye aktarmayı hedeflemektedir. CANER ŞENGÜNALP, Şengünalp için heykel bir süs aracı değildir. İnsan hayatını değiştirmek ve bilgi aktarımını sağlamak için vardır. Özellikle kent için tasarlanan heykellerde, heykeli bir mekan kurucu öge olarak üretir, ona bakacak olan inanların ve mekanın heykeli tamamlamasını ister. “Maket” ölçeğine indirgemiş olduğu figürleri, bir tiyatro sahnesi olarak algıladığı İstanbul’da birer aktör olarak görmektedir. DERYA ÖZPARLAK, Sergide sergilenmekte olan eserleri hakkında şu açıklamalarda bulunmaktadır, “Uçan balonlu figürleri ilk olarak 2010 yılında kendi hayatımda meydana gelen bir kırılma noktası sonucu, düşünce balonu fikri ile ortaya çıkardım. Daha sonra bu düşünce balonlarındaki figürler, kendilerini yerçekimine karşı balonlarla uçarak ifade ettiler. Metalin ağırlığı ve soğukluğuna karşı, renkli ve hafif balonlarla zıtlık oluştururken hem teknik hem de kavram olarak hafifliği yakaladım. İzleyiciye balonlarla illüzyon sunarken, heykelin ayağını yerden kesmiş oldum.”

Ardan Özmenoğlu Atilla Galip Pınar Aysel Alver Barış Cihanoğlu Caner Şengünalp Damla Özdemir Derya Özparlak galeri ilayda Gazi Sansoy grup sergisi Kerim Yetkin Nurdan Likos Özcan Uzkur summer collective