KAZANAN HEP LİBERALİZM OLUYOR

TAKİP ET

Mertcan YOLDAŞ'ın "KAZANAN HEP LİBERALİZM OLUYOR" adlı köşe yazısı.

Liberalizm; Toplumdan önce ‘Birey’in egemen olduğu, serbest ticaretin, inanç özgürlüğünün ve özel mülkiyet anlayışının yapıtaşlarını oluşturduğu o ideoloji. Kısacası ‘Vahşi Kapitalizm’ çağının yeni ürünlerinden. Yazıya süslü bir şekilde girdim. Bu süsler, içinde yaşadığımız Dünya’nın bize sunduğu Liberal Demokrasi’mize ait. Dün Ak Parti kongresinde yine ve yeniden yaşadık ki, Liberalizm hep galip, hep başat roldedir. Teknoloji’nin bütün nimetlerinden yararlanırken karşımıza çıkan veya çıkartılan Liberalizm süslemeleri. Hayatın her alanında bizi kendisiyle yüz yüze bırakıyor. Ben bu yazıda Liberalizme methiye düzecek değilim tabi. Herbert Marcuse’nin dediği gibi: “Liberal ve Demokratik görünen yönetim, büyük ölçüde görünmeyen despotizme barınaklık ederek, uygarlığı yok ederek ayakta kalır.” Bu yazıda elimden geldiğince sizi bilinenin bilinmeyen dünyasına götürmeye çalışacağım naçizane. Liberalizm’e yıllardır anti-tez yapanlar hep Marksistler oldu. Bizim üçüncü yol diye nitelediğimiz –İslamî Dünya Görüşü- Marksistlere yaptığı anti-tezleri nedense hiç Liberaller üzerinde denemedi. Cahil bırakılmış halk da onlarca yıldır Liberalizm’i İslam’la birebir uyuşan bir sistem olarak algıladı, düşündü durdu. Gelin ezber bozalım, kısa bir anti-tez hazırlayalım beraber. Liberalizm ideolojisine hayat veren 3 önemli başlık var: 1- Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler yaklaşımı 2- Özgürlük(her anlamda) 3- Özel Mülkiyet ‘Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’ anlayışı devlet kurumunu piyasa üzerinden kaldıran yani serbest ticaret ortamını destekleyen bir yaklaşım. Bildiğiniz üzere Marksizm’de burjuva devleti haricinde devlet ne kadar önemliyse Liberalizm’de de o kadar önemsizdir. Birinci temel öğesinde daha kendiyle çelişen bir Liberalizm görüyoruz. Devletsiz bir serbest ticaret ortamının anarşi’den ne kadar uzak kalabileceği malumunuzdur. Özel mülkiyet durumuna gelince, herhalde bu saydığımız üç temel öğe içinde akla en yatanı olsa gerektir ama Liberalizm’in burada da bir şartı var, Özel mülkiyet dokunulmazlığı gibi. Özel mülkiyet dokunulmazlığı Liberalizm’de kişi istemediği müddetçe devlet tarafından (bir kısmı dahi olsa) özel mülküne yani servetine el konulamayacağı olayıdır kısaca. Yani sokakta yoksul, gariban, fakir olması Liberalizm’in umurunda değil her koyun kendi bacağından asılır. Gelelim Özgürlük meselesine; Kişi özgürlüğü, inanç özgürlüğü, ifade özgürlüğü gibi bir sürü zırva dinliyoruz hemen her gün her yerde. Peki, sizce insan ne kadar özgür olabilir yaşadığı Dünya’da? Hele ki teknoloji ağıyla çevrelendiği bu sosyal ağ dünyasında ne kadar özgür kalır? Günde 16-18 saat çalışan ‘işçi birey’ ne kadar özgür? Özgür bir şekilde her yere giden ve gittiği her yerde kendini check-in yapmak zorunda hisseden ‘bireyler’ ne kadar özgür? Bir partiye veya ideolojiye inanan, onun için çalışan çabalayan bir ‘birey’ ne kadar özgür? Bir tarikata bağlanan, şeyhinin eteğini öpen ‘birey’ ne kadar özgür? Kendini bir futbol taraftarlığına adamış ‘fanatik birey’ ne kadar özgür? Bütün bu sorular bir ‘mutlak özgürlük’ var mı? Sorusunu düşünen insan için akla getiriyor.