Bir Ulusun Yasaklı Destanı

TAKİP ET

'Darbeci' suçlamasıyla 28 yıl cezaya mahkum edilen Nazım Hikmet, Kurtuluş Savaşı'nın en güzel şiirini üç ayrı ceza evinde yazdı. İstanbul, Çankırı ve Bursa cezaevleri tarihin en güzel 30 Ağustos şiirinin yazılışına şahit oldu.

“Darbeci” suçlamasıyla 28 yıl cezaya mahkum edilen Nazım Hikmet, Kurtuluş Savaşı’nın en güzel şiirini üç ayrı ceza evinde yazdı. İstanbul, Çankırı ve Bursa cezaevleri tarihin en güzel 30 Ağustos şiirinin yazılışına şahit oldu. Nazım Hikmet Deniz Kuvvetlerinde yani donanmada ihtilal çıkaracağı iddiası ile 28 yıl 4 aya mahkum edildi. Davanın sebebi uydurmaydı, Atatürk’ten sonra iktidara kimin geleceği kavgasına kurban edilmişti Nazım Hikmet. “Komünistler Ordu’da darbe yapacak” sözlerinin yayılmasıyla birlikte Şükrü Kaya ve Dr. Tevfik Rüştü Aras gibi Atatürk’ün yakın solcu arkadaşlarının yetkileri alındı. Nazım Hikmet’in olayları gerçek yönleriyle anlattığı mektubu asla Atatürk’e ulaştırılmadı. Mektup ulaştırılmadığı gibi, Nazım Hikmet mahkum olması için duruşmadan önce; komünist örgütlenme ve komünizmi övme suçlarını cezalandıran TCK 141-142. maddeleri değiştirildi ve düşünce açıklama/kitap yazma-okuma suç haline getirildi. Tüm bu kumpasın sonucunda Nazım Hikmet İstanbul Tevkifhanesi/Sultanahmet Cezaevi’ne atıldı. Aynı sebeple ceza evine atılan bir başka şairimiz A. Kadirin sözlerine göre Nazım Hikmet ziyaretine gelen bir yakınından Atatürk’ün eseri olan ‘Nutuk’ u getirmesini istemiş ve cezaevinde büyük bir heyecan ile eseri okumaya başlamış. İlerleyen günlerde Nazım Hikmet dayısı Ali Fuat Cebesoy’dan belge ve kaynak temininde bulunmuştur aynı zamanda da cezaevinde yatanlardan ve ziyaretine gelenlerden de yardım almıştır. İşte Nazım Hikmet Kurtuluş Savaşı destanını bu şekilde yazmaya başladı, İstanbul Tevkifhanesi’nin duvarları arasında. 1940 Şubat’ında Nazım Hikmet Çankırı Ceza Evi’ne gönderildi. İstanbul’da başladığı Kuvayi Milliye Destanı’nı Çankırı’da yazmaya devam eden Nazım Hikmet yazdıkça şiire olan bakışı da değişmeye başlıyordu. Şiirlerinde yeni bir biçim geliştiren Nazım Hikmet, belirli bir biçimsel kalıbın olmadığı şiirler yazmaya başlar. Nazım Hikmet destanın bölümlerini bitirdikçe dayısı Cebesoy vasıtasıyla insanlara okutuyordu. Bu insanlardan birisi de Cumhurbaşkanı İsmet İnönü idi. İnönü’nün destanı “Anadolu Savaşı’nı Nâzım, bu destanla bir kez daha kazandı” şeklinde yorumladı. Çankırı’nın ağır hava koşulları Nazım Hikmet’in sağlığını tehdit etmeye başlaması sebebiyle Kasım 1940’da Bursa Cezaevi’ne nakledildi. Burası Kuvayi Milliye Destanı’nın sonlanacağı yer olacaktı. Muhteşem şair Nazım Hikmet, muhteşem eserini 1941 yılında Bursa Cezaevi’nde tamamladı. Eserin son şeklini verince kapağına “Kuvayi Milliye” yazıp,  altına da “Destan” ifadesini küçük harflerle ekledi. TCK 141-142. maddeleri, yayınlamayı okumayı suç sayıyordu, dolayısı ile Nazım Hikmet destanını bastıramadı. Dokuz yıl sonra iktidara gelen DP, 1950’de genel af ilan etti fakat; bu Nazım Hikmet’in cezaevinden çıkarılmasına yeterli olamadı. Büyük yazar ancak, ulusal ve uluslararası büyük bir kampanya sonucu 15 Temmuz 1950’de nihayet serbest bırakıldı. Nazım Hikmet Bursa Cezaevi’nde yazmaya başladığı “Memleketimden İnsan Manzaraları” kitabının bölümleri olan “Kambur Kerim’in Hikayesi” ve “Kartallı Kazım’ın Hikayesi”ni  “Kuvayi Milliye”ye ekledi ve bunu bir kitap olarak yayınlatmayı istedi. Nazım Hikmet’in hayali gerçekleşemedi ve eserini basmaya cesaret edecek kimse bulunamaması üzerine eseri basılamadı. Usta şairin 48 yaşında askere alınmak istemesi üzerine, beni öldürecekler, düşüncesiyle Nazım Hikmet Sovyetler Birliği’ne gitti, ardından vatandaşlıktan çıkarıldı. Bütün bu olaylar cereyan ederken Kuvayi Milliye Destan’ı sadece birkaç solcunun gizlice okuduğu bir eser olarak kaldı. Bu durum 1965 yılında Doğan Avcıoğlu’nun “Yön” isimli dergisini çıkarmaya başlamasıyla değişecekti. Hapse girmeyi göze alan Avcıoğlu, dergisinde destanın bir kısmını yayınlamak iste. Sonuç olarak destanın bir kısmı yayınlandı Avcıoğlu korkuyla polislerin gelip kendisini götürmesini bekledi; fakat bir şey olmadı. Bu Nazım Hikmet’in şiirlerinin artık özgürce yayınlanabileceği anlamına gelmiyordu çünkü; Memet Fuat, 1965’te Saat 21-22 Şiirleri’ni yayımladı. Açılan davada 15 yıl hapis istemiyle yargılandı. Dost Yayınları tarafından 1968’de basımına başlanan “Nâzım Hikmet, Bütün Eserler” toplatıldı, yargılandı ve  yasaklandı, yayınevi yöneticisi öykücü Nezihe Meriç hapse hapis cezasına çarğtırıldı. 1974 affıyla cezası ortadan kalktı.  Nihayetinde gelen giden olmayınca Bilgi Yayınları, Temmuz 1968’de Nazım Hikmet’in Kuvayi Milliye Destanı’nı “Kuvayi Milliye/Destan” adı ile ilk kez yayınladı. Destan, genişletilmiş baskı olarak 1974’te eksiksiz haliyle basıldı. Ayrıca kitapta ünlü ressam Abidin Dino’nun toplam 18 çizimi de yer aldı. Maalesef Usta şair, güzel insan Nazım Hikmet 1963’te hayatını kaybetti ve şiirlerinin basıldığını göremedi. 1991’de TCK 141-142. maddelerinin kaldırılmasıyla Nazım Hikmet’in kitaplarının yasaksız olarak basılmasına izin verildi. Maalesef, daha sonra fark edildi ki Nazım Hikmet’in bütün eserleri üzerindeki “yasak kararı” devam ediyordu. Bu durum 2012 yılında, Ankara Emniyeti’nin, 3’ncü Yargı Paketi kapsamında Ankara Cumhuriyet Başsavcılık makamına bu yasaklı listeyi göndermesiyle anlaşıldı. Tüm yasaklara ve zulme karşı Nazım Hikmet her devre ve her yaşa hitap edebilen eşsiz bir yazardır ve Türk edebiyatı için bir kıvanç kaynağıdır.