Yönetim Sistemi Perspektifleri

TAKİP ET

Mertcan YOLDAŞ'ın "Yönetim Sistemi Perspektifleri " adlı köşe yazısı.

Bırakın elinizdeki bütün işleri. Sizinle özel bir düşünce seyahati yapalım. Haberra takipçisi hemen hemen her kesimden insanla bu yazıyla birlikte farklı bir yolculuk yapalım istiyorum. Çünkü bu yazıyla çıkacağımız yolculuk aşırı farklı ve derin fikir içerecek. Kendinizi, içinde yaşadığınız Dünya’dan değil ama Konjonktür’den sıyırmanızı isteyeceğim malum çok çağdaş ve modern bir dünya’da yaşıyoruz. Sizden istediğim bu şartı sağladıktan sonra yolculuğumuza çıkabiliriz. Önce rahatsız ederek başlayalım isterseniz. Ali Şeriati’nin dediği gibi; “Biz uyuşturucu veya afyon değiliz ki rahatlatalım insanları, bir şeyler yaparak rahatsız etmek istiyoruz onları! Rahatsız etmeye geldik!” Yolculuğumuz sorularla başlıyor ve sorularla da bitecek. Bize, size, kendimize ait, insanlığa ait ne varsa sorgulayacağız, sormaktan korkmayacağız. Birilerinin bize dayattığı modelleri, şekilleri olduğu gibi almayacağız. Kendimiz yeni modeller arayacağız ya da yapacağız, bunu ararken yabancılara başvurmayacağız. Kendi köklerimizden, aidiyetlerimizden, geçmişimizden ilham alacağız. Ufuklarımızı açmaya Batı’nın yüzyıllar önce insanlığa dayattığı modellemelerden başlayabiliriz örneğin. Kusursuz olduklarını düşündüğümüz ya da öyle düşünmek istediğimiz modellerden. Gerçi hâşâ dayatmak ne kelime, büyük bir mutlulukla aldığımız sistemler değil mi onlar? Bizi hasta adam olmaktan kurtaracak, bize bir anda seviye atlatacak olan model ilaç değil mi? Pardon sorun o ilaçta değildi değil mi? Sorun bizim ona ayak uyduramayan siyaset adamlarımızdaydı. Öyle ya onlar gökten zembille inmişlerdi zaten, çarpık eğitim sistemimizin yetiştirdiği o parlak çocuklar değillerdi. Art arda gelen bu sorulardan sonra yüz ifadenizin değiştiğinin farkındayım. Kızmayın ne olur burada sadece bir beyin fırtınası yapıyoruz hep beraber. Bunun kimseye bir zararı yoktur herhalde. Hem zaten ifadelerimizi özgürce söyleyebilmeliyiz, fikri hür vicdanı hür nesiller istiyorsak. Sizin de içinizde sorular geliyor kızgın bir şekilde bana yönelteceğiniz. Mesela; “Canım bu kötülediğin modellemeleri Batı yüzyıllardır iyi bir şekilde işletiyor, kötüyse onlarda nasıl işliyor? Senin söylediklerin de kuru laf…“ dediğinizi duyar gibiyim. İşte benim sizi çıkardığım gezinin düğümlendiği nokta tam da burada. Birincisi bu durumu iyi bir şekilde işletiyor dediğimiz Batı, o pencereden göründüğü kadar iyi değil, kusursuz değil, sorunsuz değil. Şurada saymaya başlasak yazımız heba olur. İkincisi bu farklı yönetim sistemlerinin Batı’da kusursuz işlediğini varsayalım. Doğu’da da kusursuz işleyeceğinin teminatı var mı sizde? Doğu toplumlarıyla Batı toplumları aynı değil. Batı bu modeli üretirken kendi gerekliliklerini, kendi ihtiyaçlarını, kendi kültürünü, kendi dünya görüşünü, kendi yaşam tarzını, kendi düşünüş şeklini hesaplayarak üretti haliyle. Bize de sormak düşüyor; Batı’nın bütün bu hesapları Bize, yani bir anlamda Doğu’ya ne kadar uyumlu? Doğu insanları bundan ne anlıyor? 21. yy’a gelindi, Doğu bu sistemlere ya da modele ayak uydurabildi mi? Uyduramadıysa ne zaman uydurur? Ve son olarak; Hep birileri üretecek Dünya’ya sunacak, biz de izleyecek miyiz? Bizim de Dünya’ya sunacak bir sistemimiz bir modelimiz yok mu? Ona da başka bir yazıda değinelim kısmetse. Unutmayalım maymun taklitçiliği yarar getirmiyor!