Netflix, Senin Derdin Ne Dostum!

TAKİP ET

Gamze HOŞGÖR'ün "Netflix, Senin Derdin Ne Dostum!" adlı köşe yazısı...

Yabancı dizi izlemeyi öğreneli uzun zaman oldu. Çok değil, 90 doğumluların çoğu bilir. Bizim gibiler çocukken, pembe diziler vardı; Rosalinda, Yalan Rüzgarı gibi… Biz böyle dizileri bilirdik küçükken… Acıdır ki, F.R.I.E.N.D.S.’e zamanında yetişemedik. 94 yılında başlayan yapımdan değil bizim bir çok gencin bile haberi yoktu. Keşke bilseydik; Chandler ve Monica gibi bir çiftin var olabileceği yalanına daha o yaşlardan inanırdık mesela… Ancak bizimde şöyle bir şansımız oldu; gençken oldukça iyi yapımlara rastladık. Çocukluğumuzdaki pembe dizileri saymazsak eğer, bundan en fazla 7-8 yıl öncesine dayanıyor yabancı dizi izleme sayısındaki artış. Elbette istisnalar olabilir. KİMDİR EN BAŞARILI? Son zamanlarda TV dünyasına ait en başarılı grafik Netflix’te mevcut… Netflix, tamamen farklı bir sistem aslında. Aylık abone ücreti ödüyorsunuz ve paket dahilinde bir çok film ve diziye ulaşabiliyorsunuz. Netflix bu işi bir üst seviyeye taşımayı denedi ve çokta başarılı oldu. Kendi yapımlarını oluşturmaya başladı. Tabi ki bu yeni bir şey değil. Örneğin House of Cards ve Orange is the New Black var 2013 yapımı başyapıtlar… Ancak genelleme yaparsak, Netflix’in adını son zamanlarda sık sık duyuyoruz. Kendine ait yapımları daha önceden çeken ve tüm montajını tamamlayan Netflix, belirli bir tarihte dizinin tüm bölümlerini yayınlıyor. Zaten diziler de ortalama 10-13 arasında bölüm sayısına sahip oluyor. Bize de deliler gibi arka arkaya izlemek kalıyor. MARCO POLO VE BLOODLINE Zaten House of Cards ve Orange is the New Black ile gayet yüksekte olan çıtasını Marco Polo ile bir üste taşıdı Netflix… Hemen ardından Bloodline geldi, Kyle Chandler ve Ben Mendelsohn’lu… Çok başarılı bir senaryo, aşırı başarılı oyunculuklar ile. Zaten bu durum dizinin kısa zamanda 2. sezonu için onay almasını sağladı. VE ELBETTE DAREDEVIL Netflix için sözün bittiği yerse Daredevil’di. Şimdiye kadar ki en başarılı grafiğini onunla yakaladı. Çok büyük ihtimalle de bir çok insana adını Daredevil sayesinde duyurdu. Mükemmel jeneriği, Charlie Cox’un harika ses tonu ve elbette Vincent D’Onofrio’nun varlığı… Tüm bunlar bir araya getirilip harmanlandığında harika bir yapım çıktı ortaya ve sonuç olarak elbette 2. sezon onayı geldi. GRACE & FRANKIE, SENSE8, WE HOT AMERICAN SUMMER: FIRST DAY OF CAMP Jane Fonda ve Sam Waterston’lı Grace & Frankie’de oldukça beğenildi. Zaten Fonda’nın nasıl bir oyuncu olduğunu anlatmak için bu köşe yazısından çok daha fazlası olması gerek. Hemen ardından Sense8 ve elbette We Hot American Summer… Aklınıza gelebilecek tüm ünlülerin bir arada bulunduğu bir yapım; Elizabeth Banks, Bradley Cooper, Amy Poehler, Chris Pane, Jon Hamm… Nasıl olabilirdi ki böyle bir dizi, elbette mükemmel… SON OLARAK NARCOS Ve daha yeni, 28 Ağustos’ta bir bomba daha patlattı Netflix; Narcos… Ünlü kokain kralı Pablo Escobar’ın hayatının anlatıldığı bir yapım. İzlediğinizde bir çok yüz belki tanıdık gelmeyebilir ancak orada biri var ki, bir çoğumuzun diziyi izleme sebebidir ya da olacaktır; Pedro Pascal nam-ı diğer Oberyn Martell… Game of Thrones’te başarılı bir grafik yakalayan yakışıklı aktörü Narcos’ta bir DEA ajanı olarak görüyoruz. PEKİ NEDİR BAŞARININ SIRRI? Açıkçası tek bir neden söylemek imkansız. Çünkü yukarıda okuduğunuz her bir yapım birbirinden öyle farklı ki; Daredevil’in kasveti, Bloodline’nın gerginliği, Grace & Frankie’nin komedisi, Narcos’un aksiyonu… Yani her biri başka telden çalan yapımlar. Ancak aşırı sağlam senaryo ve öyküye sahip yapımlar… Galiba onları da bu derece başarılı yapan ilk şey sağlam öyküleri. Gerçekten Netflix, böylesine diziler yaparak, tüm bölümleri bir günde yayınlayarak, bizi kendine bağlayarak ne yapmaya çalışıyorsun? Senin derdin ne dostum?