Kavram Kargaşamız

TAKİP ET

Mertcan YOLDAŞ'ın "Kavram Kargaşamız" adlı köşe yazısı.

Kavramlar; zihin dünyamızı, yaşam biçimimizi, hareket alanımızı, dünyaya bakışımızı etkiler. Medeniyet kuran her toplum, kendine ait kavramlar üretir. Kavramlarla medeniyetini inşa eder, düzenler. Hatta bu ürettiği kavramları dünyaya pazarlar. Medeniyet kurucuları pazarlamacı değildir. Ancak kurdukları medeniyetin sembolü olarak ürettikleri kavramları dünya sahnesinde sergileyerek kendi etki sahalarını genişletmek isterler. Dünya tarihinde bir elin parmakları sayısını geçmeyecek kadar büyük ve köklü tarihe sahip milletler vardır. Çinlileri, Rusları, Persleri(İranlıları), Türkleri bunlara örnek verebiliriz. Ortak noktaları hepsinin de medeniyet kuracak kadar köklü bir tarihe sahip olmalarıdır. Batı dünyasında böyle millet olarak sübjektif örnekler veremeyiz belki ama Batı’nın da kolektif anlamda bir medeniyet kurduğunu söyleyebiliriz. Bu medeniyet bir madde medeniyetidir, ruh değildir. Teknik bir medeniyet, makineye dayalı bir uygarlık inşasıdır. Batı ailesi bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Gerçi son zamanlarda ABD’yi Avrupa’dan ayıracak olaylar ve düşünce yapıları olduysa da, bunlar bu aileyi keskin bir şekilde ayıracak kadar kuvvetli değildir. İkisinin farklılıkları var mıdır? Tabii ki de vardır, bu inkâr edilemez bir gerçektir. Ancak ufak sayılabilecek farklılıklar onların bütünlüğünü bozmamız için yeterli değildir. Zihin dünyamız, Batı kavramları tarafından yoğun bir bombardımana tutuluyor. Bu bombardıman, sadece ekonomik değil aynı zamanda düşünce bombardımanı oluyor. Bunun en son örneğini globalleşen dünyayı bir ağ gibi saran haber ajanslarının Suriye savaşındaki tutumlarında yaşıyoruz. Uluslararası haber ajansları Suriye savaşında her ne hikmetse(!) ilginç bir tutum takınıyor. Haber kaynaklarını ellerinde tutanların mesaj vermek istediği kesim, dünya halklarından çok dünya entelijansiyasıdır. Zihinlerimiz ciddi biçimde işgal ediliyor. Bir zamanlar Samuel Huntington’ın bahsettiği “Medeniyetler Çatışması” bu olsa gerek. En basitinden şunu diyebiliriz; eşyayı üreten, ona kavram yükleme, isim verme gibi hakları elinde bulundurarak bize hükmediyor. Üretici, böylece eşya aracılığıyla zihinlere, bilinçaltlarına dolayısıyla hayatlara hükmediyor. Buna hiçbir şekilde kızma, hayıflanma hakkımız yok. Peki, bütün bu kavram bombardımanına karşı biz neler yapıyoruz? Neler yapabiliriz? Çok şey yapabilme yeteneğimiz var. Bizler yani Doğu’nun kadîm toplumları daha önce bunu yaptık. Daha önce yapabilmiş olmamız, gelecekte de yapacağımızın en büyük teminatıdır. Yeter ki, mayamızı sağlam yapalım. Bizler aslımızı bildiğimiz müddetçe bu cendereden çıkmasını biliriz. Tarih tekerrürden ibarettir ama bu tekerrür hataların tekerrürüdür. Tarih bilimi, bizlerin yani şimdi de yaşayanların geçmişten dersler çıkarması için vardır ve var olacaktır. Geçmişten ders almak… Büyük mesele, asıl mesele.