İslâmcı Bankalar, Bankacı İslâmcılar

TAKİP ET

Mertcan YOLDAŞ'ın "İslâmcı Bankalar, Bankacı İslâmcılar" adlı köşe yazısı.

Türkiye her geçen gün daha başka bir noktaya taşınıyor. Olumlu veya olumsuz yönde (burası tartışılır) bir ivme kazanıyor. Biliyorsunuz geçtiğimiz senelerde Kuran tilavetleri ve dualarla Ziraat Katılım Bankası açıldı. Katılım bankacılığı serisine böylece devlet bankaları da eklenmiş oldu. Bu durum geçtiğimiz günlerde Vakıfbank’ın Katılım Bankacılığı’nı açmasıyla hızlı bir şekilde ilerlemeye devam ediyor. Peki, nedir Katılım Bankacılığı? Ne amaçlar? Diğer bankalardan farkı nedir? Kimlere hitap eder? Bütün bu soruları bilmezsek, birilerinin bizi istedikleri şekilde yönlendirmelerine fırsat tanımış olacağız. Küresel ekonomi çarkına el atmış birileri, ekonominin kurallarını da koyuyor. Bu birileri, sistemin omurgası olan ekonomik düzeni nasıl düzenliyor? Ne istiyor? Öncelikle bankacılığın kısa bir tarihiyle başlayalım. Bankacılığın bilinen en eski tarihi 14. Yy’a kadar ulaşır. Ancak içinde yaşadığımız yüzyıla şeklini veren modern anlamda bankacılık, 18. Yy’da meşhur alman kökenli Yahudi ailesi Rothschild’ler tarafından hayata geçirilmiştir. Mayer Amschel Rothschild, uzun yıllar boyu sürecek, insanların belini bükecek, dünyayı kasıp kavuracak Kapitalizm’in kalesi olan Bankacılık sektörünün temelini atarak fitili ateşlemiş olacaktır. Buradan hareketle şunu deme hakkına sahipsiniz: “Bu da diğer komplo teoricileri gibi başladı Siyonizm vurgusuna…” Fakat ben ne Siyonizm’den bahsedeceğim ne de Siyonist hareketlerinden. Abartılmaması şartıyla Siyonist hareketin Uluslararası İlişkilerde tabii ki bir realitesi var. Bugün işin uzmanlarının dahî reddedemeyeceği bir Yahudi lobileri gerçeği duruyor önümüzde. Bu nedenledir ki her şeye realite olarak bakmak ne kadar saçmaysa, her şeye komplo teorisi olarak bakmak da o kadar saçmadır. Rothschild’lerin başlattığı bankacılık hareketleri her geçen yüzyıl daha da büyüdü ve modern zamanlarda ülkemizde de sağlam bir koltuk kaptı. %99’unun(!) Müslüman olduğu bir ülkede hiç de fena sayılamayacak ilerleme kaydetti bankalar. Katılım bankacılığına gelecek olursak, bu tür bankalar İslâmî bankacılık sisteminin üyesi sayılırlar. Hemen akıllara şöyle bir soru gelebilir; “Faizli bir kurumun İslâmî’si mi olur canım?” El-Cevap Katılım bankacılarından geliyor; “Biz de faiz yok, bunun yerine biz helal olan ticareti yaparız onun üzerinden kâr payı alırız.” Cevap sizi tatmin eder mi bilemem. (beni tatmin etmediği kesin) Lâkin cevabın tatmin etmediği çok kesim var. Bir kısım iktisatçılar, bir kısım âlimler, bir kısım siyaset bilimciler hiç mi hiç ikna olmuş değiller. Konuya iktisadî, dinî ve politik açıdan bakacak olursak; Türkiye’deki tüm bankalar (katılım bankaları da dahil) 5411 sayılı bankacılık kanununa tabiidir. Faizi kâr odağı yapan küresel ekonomik sistemle entegre olmuş bankacılık kanununa tabii olmak katılım bankacılığı olarak sizi diğer bankalardan nasıl ayırabilir? Sonuçta her ticari kuruluş kâr elde etmek için vardır. Kâr elde edemeyecekseniz neden varsınız? Eğer varsanız nasıl kâr yapacaksınız? Kâr olarak dosya masrafı, kâr payı vb şeyler göstermek ise işin boyutunu değiştiriyor. Bu sefer faizin içeriğini değil de şeklini değiştirmek helal mi haram mı tartışmalarıyla iş dinî bir boyut kazanıyor. İşin bu kısmını da biraz iktisattan anlayan Âlimlere bırakalım. Katılım bankacılığının politik boyutuna gelecek olursak, başta söylediğimiz modern bankacılık anlayışının temeline ineriz. Bugün yetişkin her 4 insandan 1’inin kredi borcunun bulunması, dünyayı saran bu felaketin boyutunu gösteriyor. Siyaset bilimi bir meseleyi çözümlerken sosyolojik boyutuna da değinmek zorundadır. Çünkü siyaset insan yaşatma sanatıdır, insan borçlandırma sanatı değil. Politika dediğimiz üst akıl oyunu, çağın gereklerine göre bizlere kavramların içeriğini aynı bırakıp sadece şeklini değiştirerek yeniden sunuyor. Müslümanlar için faiz konusu tabii ki önemli. Ancak insanların geneli Bankacılık konusunda mağdur durumdadır. Eğer bir tepki konulacaksa insanlık adına konulmalı. Çünkü sömürü düzeninde sömürülen Müslüman olduğu kadar, Hristiyan da aynı zaman da… Bir Budist de eritiliyor bu çarkta, yerine göre bir Musevî de… Belki zor bunu değiştirebilmek, evet belki çok çok zor… Ama imkânsız değil hiçbir şey, en azından değiştirmek için çaba göstermek… Değişim için çaba gösterenlerden biri olmanız dileğiyle…