Gece Bitmeden İzleyin!

TAKİP ET

Gamze HOŞGÖR'ün "Gece Bitmeden İzleyin!" isimli köşe yazısı.

Chris Evans… Nam-ı diğer Kaptan Amerika’mız. Yeni bir filmle karşımızda. Hem yönetip hem de oynadığı filmle… Bir müzisyen olan Nick, tren garında trampetini çalıp para kazanmaya çalışırken birden bir kadın hızla önünden geçer. Öyle ki bu kadın cep telefonunu dahi cebinden düşürdüğünden habersiz bir telaş içindedir. Delikanlı Nick elbette bu genç ve güzel bayanın telefonsuz kalmasına izin verecek değildir. Kadının arkasından koşar ve yetişir. Kapılar ise bambaşka hikayelere açılır. Çantasını çaldıran Brooke isimli bu bayan, Manhattan’a giden son treni de kaçırınca öylece ortada kalır. Bir de tren garının kapanacak olması derken Brooke için tam bir felaket gecesidir. Ama Nick var öyle değil mi? Yiğidimiz aslanımız elbette gece gece genç bir bayanın yapayalnız sokaklarda kalmasına göz yumamaz ve bu geceyi onunla sokakta geçirmeye karar verir. Nick ve Brooke, zaman geçtikçe farklı maceralara adımlar atmaya başlarlar ve kendileriyle ilgili konuşmaya başlarlar. Bizde bu konuşmalardaki bazı gerçeklerle “gerçekten” yıkılırız. Şimdi bu filmi gerçek hayata uyarlayacak olsak biraz imkansız değil mi? En basiti böylesine iyi niyetli, katil olmayan birini buldunuz diyelim; onunla tüm gece sokaklarda kalabilir misiniz? Günümüzde dünyanın neresinde olursanız olun böyle bir şey mümkün olabilir mi? Ancak filmin sağlam bir sonu olduğunu söylemek mümkün. Chris Evans’ın ilk yönetmenlik deneyimi ve bana sorarsanız oldukça başarılı. Nick’i canlandıran Chris Evans’a Brooke rolü ile Alice Eva katılıyor. Daha fazla detaya girmek istemiyorum işin büyüsü kaçmasın. Olur da bu hafta sonu bir film izlemek isterseniz Gece Bitmeden (Before We Go)’e gidin. IMDb’de 7.1’lik puanını gerçekten hakediyor. DENİZ ÇAKIR, SANA NE OLDU BÖYLE? Elbette sadece film ya da yabancı dizi izliyor değilim. “Ben Türk dizilerini hiç beğenmiyorum.” triplerim de yok. Ancak 20 tane yabancı dizi izliyorsam 3 tane Türk dizisi izliyorumdur. Ama bunun nedeni senaryo ya da oyunculuklar değil. Bizim dizilerimizde de çok kaliteli oyuncular var, çok sağlam senaryolar var. Bence en büyük sorun dizilerin gereksiz uzunluğu. Açıkçası oturup onu izleyene kadar bir film izlerim diyorum ve filmlerden yana kullanıyorum tercihimi. Atv ekranlarında Salı günü yeni bir dizi başladı. Oktay Kaynarca ve Deniz Çakır’ın başrollerini paylaştığı; “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz”. Bir mafya dizisi. Zaten Raci Şaşmaz’dan da başka bir şey beklemek, büyük bir hüsrana yol açar. Türkiye’deki bu mafya, racon olayını asla anlayamıyorum, ama tabi ki de saygı duyuyorum. Ben izlemem yalan yok, Kurtlar Vadisi’nin adam gibi oturup bir bölümünü izlemişliğim yok. Ancak biraz meraktan biraz da piyasayı takip etmek amacıyla dizilerin ilk bölümlerini kesinlikle izliyorum. Bu dizide de benim en çok ilgimi çeken Deniz Çakır oldu. Genelde kötü kadın rolleriyle karşımıza çıkan Deniz Çakır, bir çok çevre tarafından hala Yaprak Dökümü’nde canlandırdığı “Ferhunde” rolü ile biliniyor ve anılıyor ki bu gerçekten büyük bir başarıdır. Bir oyuncunun oynadığı karakter ile iz bırakması herkesin yapabileceği birşey değildir. Oktay Kaynarca’da aynı şekilde, Kurtlar Vadisi’nde canlandırdığı Çakır karakteri hala anılıyor. Dizinin yapım kadrosu da bunu biliyor ki, bu yeni dizide Kaynarca yine Çakır rolünü üstlenmiş, hem karakterle hem de ismiyle… Deniz Çakır ise mafya babasını canlandıran Oktay Kaynarca’nın eşi Meryem rolünde. Yani anlayacağınız Hanım Ağa. Ama bir yakışmış ki sormayın. Yani Deniz hanım gerçekten çok başarılı bir oyuncu ancak bu rol ona tam oturmuş sanki. Kıyafeti, konuşması, saçı, başı… Ona hem Hanım Ağa hem de Anne rolü için biçilmiş bir kaftan sanki… Gelelim diziye. Dediğim gibi bir mafya dizisi. Ben oturup her hafta izler miyim? Açıkçası hayır. Ama olur da biri beni Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz’ı izlerken görürse bilsin ki Deniz Çakır içindir.