Eli kansız terör örgütleri

TAKİP ET

Mertcan YOLDAŞ'ın "Eli kansız terör örgütleri" adlı köşe yazısı.

Türkiyede, geçen hafta Suruç olayıyla birlikte yoğun bir gündem oluştu. Koalisyon temasları ya da pazarlıkları, siz ne şekilde adlandırırsanız, bıçak gibi kesildi. Ana gündem maddesi bir anda terör oldu. Terör, bu ülkenin yıllardır kurtulamadığı en önemli sorunu. Terör saldırılarında nice askerler, nice polisler, nice doktorlar, nice öğretmenler öldü, öldürüldü. Uzun yılları alan bu süreçte tabii ki PKK da ağır kayıplar verdi. İki taraf son bir senedir eylemsizlik kararı almış adeta ateşkes ilan etmişlerdi. Bu durumun oluşmasında çözüm süreci denilen müzakereler zinciri önemli bir yer kaplıyordu. Devlet, uzun yıllar boyunca Türkiye’ye ağır bedeller ödeten bu terör belasından kökünden kurtulmak istiyordu. Aynı şekilde PKK da Devletle bir anlaşmaya varmak istiyordu bunun için. Ve sonunda Devlet, kamuoyunda PKK’nın siyasi kanadı diye bilinen şimdiki adıyla HDP ile masaya oturdu. HDP ise kendisine bir yol haritası sunmasını istediği, akıl danışmak istediği Abdullah Öcalan ile görüşüyor ve sürece dolaylı olarak Öcalan da dahil oluyordu. Ancak bütün bu gelişmeler son 2-3 aydır bir tıkanma noktasına gelmiş bulunmaktaydı. Ve uzun süren sessizliğin bozulacağından herkes korkuyordu ki korkulan oldu yine silahlar patladı, yine karşılıklı bombardımanlar birbirini takip etti. Peki Suruç’ta ne oldu? Kim çözüm sürecinin bu noktasında devreye girdi? Taraflardan hangisi suçlu? Bu topraklarda barışı kim istemiyor? Bütün bu soruların cevabı ayrı bir yazı konusudur. Ben bu olayların getirdiği ‘Terör’ algısıyla ilgili bir yazı kaleme aldım bu hafta. Türkiye’nin uzun yıllardan beri tecrübe ettiği ‘Terör’ nedir, ne değildir? Bir terör örgütü eli kansız olabilir mi? Ya da başka bir deyişle Eli kanlı terör örgütleri aslında terör üretmiyor da ürettiriliyor mu? Gelin ülkemizin ve dünyanın tartıştığı ‘Terör’ konusuna farklı bir perspektiften bakalım. Yazımın başlığında kastettiğim eli kansız terör örgütleri, bütün dünyayı saran istihbarat teşkilatlarıdır. Çok şaşırmamak gerek çünkü istihbarat servisleri, dünyada şuanda var olan bütün savaşların ya da çatışmaların odak noktasıdır. İstisnasız dünyanın bütün ülkelerinin var olan istihbarat servisleri, her türlü kirli işi yapar ve yaptırır. Bu yazıda bu İstihbarat Teşkilatlarının en büyüklerini sizlerle paylaşacağız ancak unutulmamalıdır ki bunlar sadece bu okyanusun birer damlasıdırlar. Hazırsanız başlayalım… İstihbarat dediğimiz zaman akla gelen ilk isim CIA oluyor. CIA yani Merkezi Haber Alma Teşkilatı. CIA, kimi uzmanlara göre dünyanın en iyi istihbarat kurumu. Bu ünvanı almak kolay değil tabii. CIA, bu ünvanı yeryüzünde yaptığı başarılı operasyonlarla ve akıl almaz şekillerle zihin kontrol deneyleri yaparak kazandı. Evet, şaşırmayın. Dünyanın stratejik bölgelerindeki ajanları sayesinde istedikleri mevkideki adamlara bir çeşit hipnoz uygulayabiliyorlar. Tabii her bilimsel deneyde olduğu gibi bunda da yanılma payı var. Bazen bu deneyler kötü sonuçlanabiliyor ama burada üstünde durulması gereken nokta CIA gibi bir kuruluşun bunu deneyebilmesidir. ABD’nin 21.yy için dünyada hegemon güç olması bir bakıma CIA sayesindedir. CIA, dünyada şu zamana kadar binlerce çatışma noktası yaratabilmiş ve onlarca savaşın fitilini ateşlemiştir. Belki siz bunu okurken bile CIA profesyonelleri durmuyor. İstihbarat dünyasının en sıkı örgütlenmesine geldi sıra: MOSSAD. Bir İsrail gizli servisi olan MOSSAD, çoğu sivil kişilerden oluşan bir yapıya sahiptir. Kimi uluslararası ilişkiler uzmanlarına göre MOSSAD, dünyanın görüp görebileceği en iyi istihbarat ağına sahip teşkilatıdır. İsrail çoğu zaman en kirli işlerini bu kuruma yaptırtır ve kendisi bir idealist ülke olarak dünya siyasetine kendini gösterir. Bazılarının düşüncelerinin aksine CIA ve MOSSAD çekişmesi olmamıştır hiç. Bu iki güzide İstihbarat Servisi, kimi zaman ortak çalışmalar bile yaparlar ortak hedefler doğrultusunda. İki büyük istihbarat ağının birleşince neler yapabileceklerini de varın siz hesaplayın. Dünyanın gidişatını etkileyen bir büyük istihbarat servisi de hiç şüphesiz MI6’dır. MI6, İngiltere’nin istihbarat teşkilatıdır. Bu kurumu biz James Bond filmleriyle tanır olduk ancak İngiltere köklü bir devlet geleneğine sahip olduğu gibi köklü bir istihbarat ağı geleneğine de sahiptir ve MI6 da kökü eskilere dayanan bir teşkilattır. Her ne kadar 1.Dünya Savaşı’ndan kısa zaman önce kurulmuş olsa da, bu işin resmi yüzüdür tabii ki. Hatırlanacak olursa MI6, Irak Savaşı’nda Tony Blair hükümeti zamanında da adını duyurmuş ve o zamanlarda da CIA ile birlikte bilgi alışverişinde bulunarak savaşın içinde yer almıştı. İngiltere’nin deniz aşırı ülkelerdeki sömürgelerinde MI6, büyük faaliyetler gerçekleştirmiştir. Sömürgelerdeki bazı ayaklanmaları içten yani dünya kamouoyunu rahatsız etmeyecek şekilde bastırmayı başarabilmişti. Görüldüğü gibi dünyanın seyrini direkt etkileyen bu istihbarat servisleri, bu perspektiften bakıldığında kanlı terör örgütlerinden hiçbir farkları kalmıyor. Sorun sadece elin kanlanması ise, bu istihbarat teşkilatlarının mendille tutup kana bulattığı el sayısı, dünyadaki en kanlı terör örgütlerinin döktüğü kandan kat ve kat daha fazladır. Bundan sonra ‘Terör’ ve ‘Terörist’ kavramlarına size dayatılan açıdan değil de bir de bu açıdan bakabilmeyi deneyin.