Dış Politikanın İç Politikadaki Cinayetleri

TAKİP ET

Mertcan YOLDAŞ'ın "Dış Politikanın İç Politikadaki Cinayetleri" adlı köşe yazısı.

Burada her hafta yazdığım yazılarda önemli bir şey üzerinde durmaya çalıştım. Bu önemli olan şey dış politika idi. Dış politikanın devletlerin bütüncül politikalarında nasıl bir öneme sahip olduğunu anlatıp durdum. Dış politikayı önemli hale getiren maddeleri sıralayacak olursak başlıcalarını şöyle sayabiliriz: Dış politika, iç politikayı ciddi oranda etkiler. İkisi birbirinden asla bağımsız değildir. Zira iç politikanın belirlenmesinde önemli rol oynayan seçimler bile dış politika unsuru olabilir veya dış politika bu seçimleri fazlaca etkileyebilir. yy politik arenasında devletlerin dış politikası çıkarlar üzerine kurguludur. Devletler arasında bakî dostluk ya da bakî düşmanlık yoktur. Çıkarlar değiştikçe politikalar da değişiktir. Dış politikada devletlerin çıkarları dolayısıyla kırmızı çizgileri hiçbir zaman olmaz. Kimi devletler 1 yıl, kimileri 5 yıl, kimileri 100 yıllık dış politika yaparlar. Kırmızı çizgiler de bu politikalar sona erdikçe değişir. Bütün bunları neden anlattım? Neden dış politika ile iç politikanın bağlantısını kurmaya çalıştım? Bütün bu soruların cevabı aslında içinde yaşadığımız günlerde saklı. 2010 yılında başlayan Arap Baharı süreciyle birlikte Türkiye’nin dış politikasının gerçek anlamda kötüye doğru dönüştüğünü düşündüm ve bu düşüncem hâlâ devam ediyor. Arap baharıyla birlikte hissi, ideolojik ve bizim değil de stratejik müttefikimizin çıkarlarını önemseyen yaklaşımlar öne çıkmaya başladı. Yanlış yanlışı doğurdu. 2016 yılının Ağustos ayına geldiğimizde Türkiye artık çevresindeki kısır döngüden kendini çekip alamaz hale geldi. Son 1 yılda patlatılan bombaların sayısını bile bilemez hale geldik, getirildik. Şimdi geldiğimiz noktada Suriye iç savaşının bilinmezlerinde kendimize yeni bir yol açıyoruz sanki. Yalnız bu açtığımız yol, ABD politikasından tamamen bağımsız Rusya merkezli bir politika değil. Şahsen ben ABD ve Batı rotamızı böylesine kolay bir şekilde değiştireceğimizi düşünmüyorum. Lakin ABD, Rusya, AB, İran, Türkiye hepsi bir masa etrafına toplanıp sorunun çözümü konusunda bir şekilde bir anlaşmaya varabilir. Bu belki sadece Esadlı bir geçiş süreci olur, belki Esadlı yepyeni bir düzen olur ama adı konacak bir şey mutlaka olur. Irak’ta çözüm oldu mu? Olsaydı Irak bu şekilde olmazdı herhalde. Çok büyük ihtimal Suriye’yi de böyle bir çözüm içi çözümsüzlük bekliyor. Ama sevineceğimiz bir nokta var, tıpkı Irak’a geldiği gibi Suriye’ye de Demokrasi(!) gelecek. Bizim burada öz muhasebemizi yapmamız gerekir. Fakat bu öz sorgulamadan, hesaplaşmadan o kadar uzağız ki gözlerimize perde inmiş, büyülenmiş gibiyiz. Bu yeni politika sürecine medya aracılığıyla alıştırılıyoruz. Aslında sorun Esad, PKK, Rusya, ABD vs değil; Esas sorun insanlığımız ! 3 güzel adamın 3 güzel sözüyle yazımı noktalamak isterim. “Medyanın gücü değil, gücün medyası vardır!” / İsmet Özel “Dikkat etmezseniz gazeteler sizin mazlumlardan nefret etmenizi, zalimleri sevmenizi sağlar!” / Malcolm X “İnsanlığın değil devletlerin önemli olduğu fikri hakim oldukça insanlar birbirlerine karşı en işlenmez cinayetleri işleyip giderler!” / Seyyid Kutub