Diriliş, Leo'ya Oscar Getirir mi?

TAKİP ET

Öncelikle karne alan kardeşlerime güzel bir tatil dilerim

Öncelikle karne alan kardeşlerime güzel bir tatil dilerim. Üniversitesi bitip memlekete dönenlere de... Teşekkür almış olabilirsiniz, taktir ya da hiçbir şey... Büte kalmışta olabilirsiniz. Sorun değil. Dünyanın sonu değil gerçekten, çünkü bizde geçtik o yollardan. Sınav dediğiniz, ders dediğiniz bir türlü veriliyor. Onları bir türlü tamir ediyorsunuz ama düşünce, kalp bozuklukları, kişilik, insanlık bozuklukları... İşte bunların tamiri asla mümkün olmuyor. Şimdi gelelim asıl konumuza. The Revenant, yani Türkçe adıyla “Diriliş” bugün vizyona girdi. Beni biliyorsunuz pek fragman izlemem. Diriliş’in fragmanını da izlemedim. Sadece özetini okumuştum. Hikaye dediğiniz öyle acayip farklı değil. Temel olarak bir baba, oğlunun intikamını almak için düşmanının peşine düşüyor. Ama hepimizin koşulsuz kabul edeceği bir şey varsa o da intikam içeren hikayeleri her daim sevdiğimizdir. Şunu belirtmem gerekir; o kadar güzel sahnelerin ortaya çıkmasında elbette senaryoda yazanlar yatıyor. Yani öyle sahneler vardı ki, “bunu iyi düşünmüşler.” dedim. Sanırım şöyle demek daha doğru; parça parça ele aldığımızda senaryoda akıllıca düşünülen, oldukça farklı yerler var, ancak hikayenin tamamı normal bir hikaye. Her filmde bulabileceğimiz bir intikam hikayesi. O yüzden, Diriliş’te hikaye başarısından çok oyuncu, efekt, müzik, kostüm ve yönetmen başarısını konuşmak çok daha doğru bence. Çünkü hikayenin temel olarak harikalar harikası, çok farklı, çok değişik olduğunu söyleyemeyiz. Ama bunu yönetmen için söyleyebiliriz, bunu harika kostümler için söyleyebiliriz. Çekimler, kullanılan efektler çok gerçekçi. Yani öyle sahneler vardı ki kendi kendime düşündüm; “acaba filmin tamamı yeşil perdeden mi ibaret?” diye... Çünkü bazı sahneler gerçekten bir dağın eteklerinde, tepesinde çekilmiş gibi. Hele ki o ayı saldırısı sahnesinde “yeter artık Glass, ölü takliti yap.” dediğimi duydum. Kostümler ayrı bir başarı, prodüksiyon ayrı bir başarı. Ki zaten bunları konuşmaya bile gerek yok. 12 dalda Oscar’a aday olarak gerçekten çok iyi bir film olduğunu kanıtladı Diriliş. Gelelim oyunculuklara... Leonardo DiCaprio’nun büyük hayranı değilim açıkçası. Filmlerini izlerim ve oyunculuğunu gerçekten beğenirim. Yani onun şimdiye kadar Oscar almamasının sebebi başarısız olması değil şanssız olmasıdır. Ama Tom Hardy’nin büyük hayranıyım. Neredeyse tüm filmlerini izledim. Tom’un ilk Akademi adaylığı Diriliş’te oynadığı Fitzgerald rolü ile geldi. Umarım ve isterim ki ilk ödülü de bu mükemmel oyunculuğu ile gelsin. Ayrıca bahsetmesem olmaz, Yüzbaşı Henry rolü ile Domhnall Gleeson da çok başarılıydı. Peki Oscar’ın bacağını kırar mı Leo? Bir yerde okumuştum, “bu film sırf Leo Oscar kazansın diye yapılmış” diyordu bir izleyici. Olabilir ya da olmayabilir. Oyuncuların “En İyi Oyuncu” Oscar’ını kazanmalarını filmler sağlamaz, mükemmel performansları sağlar. Leo bu film ile Oscar’a 6 kez aday olmuş oldu. Sağlam rakipleri var; Eddie Redmayne, Michael Fassbender, Bryan Cranston ve Matt Damon. Aynı şekilde Tom Hardy’nin de rakipleri sağlam; Mark Ruffalo, Mark Rylance, Sylvester Stallone ve  Christian Bale. Açıkça konuşmak gerekirse Tom Hardy’i evet çok severim, oyunculuğuna bayılırım ama Christian Bale sevgim biraz daha ağır basar. Leo’ya gelecek olursam, adaylarından sadece Matt Damon’ın Marslı’sını izledim ve gerçekten çok başarılı bir yapımdı. Yani Leo’nun işi yine zor. Ama neden olmasın? Bence 6 adaylık içinden Leo’nun Oscar’a en yakın olduğu yapımdır Diriliş… Muhabbetle…  

Diriliş oscar oscar 2016 oscar adayları 2016 The Revenant