Başarısızlığı Kabul Etmek Bir Erdem

TAKİP ET

Mertcan YOLDAŞ'ın "Başarısızlığı Kabul Etmek Bir Erdem" adlı köşe yazısı.

Yaklaşık üç hafta önce Ankara olayında başarısızlığı kabul edip istifa etmenin bir erdem olduğunu bu köşeden söylemiştik. Şimdi bu erdemli hareket, birilerinin yapması gereken bir şey oldu. Biz eli kalem tutan insanlar, tarafsızlığımızı her zaman muhafaza etmek zorundayız. Buradan Ankara olaylarında yetkili kişilerin nasıl istifasını istediysek, bugün de siyasi anlamda bir hezimete uğrayan bütün parti yetkililerinin istifasını bekliyoruz. Ancak gerek Ankara olayında gördüğümüz gerekse de yıllardır seçimlerde gördüğümüz bu başarısız kimselerin istifa etmemesi durumu, bu ülkede kanıksanmayacak bir durum oldu. Hiç şüphesiz 1 Kasım seçimlerinin en başarısız partisi MHP’dir. Aslında bu başarısızlığı MHP’ye yüklememek lazım. MHP’nin parti olarak bu başarısızlığının tek müsebbibi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’dir. Bahçeli, bu seçimlerde partisinin başarısızlığının %100 sorumlusudur. Bence MHP, 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonraki en büyük yenilgisini yaşamıştır. Hatta abartmadan söyleyebiliriz ki, Bahçeli tek başına AKP’yi iktidara taşımıştır. Çünkü MHP’den giden yaklaşık %5’lik oyun tümü istisnasız AKP’ye gitmiştir. Bu seçimlerden çıkarılacak en önemli sonuçlardan birisi, her şeye ‘hayır’ demekle muhalefet olamayacağıdır. CHP için bu seçimlerde net bir başarısızlıktan bahsetmek zor. Ancak şu var ki, 1 Kasım’da genel olarak siyasi başarısızlığa uğrayan Türkiye muhalefetinden CHP de nasibini almalıdır. Artan terör olaylarına, kötü giden ekonomik duruma rağmen muhalefet olarak iktidar partisini zorlama noktasına bile gelemiyorsanız, şapkayı önünüze alıp düşünmenizde yarar vardır. Bu seçimlerin sürpriz olmayan sonuçlarından bir tanesi HDP’nin aldığı oy oranı olsa gerek. 7 Haziran’da aldığı emanet oyların yükü altında ezilen bir HDP’nin bundan fazla oy almasını beklemek abesle iştigaldir. 1 Kasım seçim sonuçlarının gösterdiği bir durum daha vardır. Artan terör olaylarının sorumlusunun halk nezdinde iktidar değil de daha çok HDP’nin görüldüğü açığa çıkmıştır. Çünkü HDP, daha çok batıdan aldığı emanet oyları net bir şekilde kaybetmiştir. HDP’nin 7 Haziran seçim sürecindeki propagandası Türkiye partisi olmak iken, 7 Haziran’dan sonra bu durum ani bir değişikliğe uğramıştı. Artan terör olaylarında direkt Devlet’i sorumlu tutmak, Devletine bağlı Türkiye vatandaşlarının genelinde tepkilere yol açmıştı. Bu tür basit analizleri HDP politikacılarının yapamaması, HDP gibi güçlü bir politika partisine hiç yakışmamıştır. Sonuç olarak AKP, bu seçimden su götürmeyecek, kesin bir başarıyla çıkmıştır. AKP’nin başarısının altında yatan etkenleri de etraflıca düşünmek gerekir. Özellikle dış basının(BBC ve Economist) AKP üzerinden İslam düşmanlığı yapmaları büyük çoğunluğu Müslüman olan bir ülkeyi etkiledi. Tabii ki bu süreçte dış basın kozunu da AKP çok iyi kullandı. Ayrıca yine dış basının HDP’yi övücü tutumları seçmen üzerinde büyük bir etkiye neden olmuş. Uzun sözün kısası Türkiye’de hiçbir şey değişmedi. Herşey 6 Haziran akşamından, kaldığı yerden devam ediyor…