Almanya'nın Küresel Algı Çabaları

TAKİP ET

Mertcan YOLDAŞ'ın "Almanya'nın Küresel Algı Çabaları" adlı köşe yazısı.

Algı yaratmanın siyaset bilimi’nde ne kadar önemli bir yer tuttuğunu hem günümüz siyaset uzmanları ve hem de geçmiş zamanlardaki önemli siyaset bilimciler çok net bir şekilde açıklamışlardır. Algı yaratmanın genellikle toplum ve tek tek bireyler üzerinde denendiğini biliyoruz. Bu nedenledir ki Algı Yönetimi’nin insan psikolojisi ekseninde de değerlendirilmesi gerektiğinin bilincine varmalıyız. Psikoloji bilimi olmadan Algı yönetimi tahlili yapmak kesinlikle bizi doğru bir sonuca götürmez. İnsanın olduğu her yerde bir insan bilimi olan psikoloji de var olmak zorundadır. Medya, içinde yaşadığımız modern çağ’da artık çok dikkatli bir şekilde kullanılması gereken bir silah haline geldi. Sosyal medyanın doğması ve gelişmesiyle beraber medya, artık sadece yıllardır standart haber alma amacı olarak görülen ‘televizyon’un dışına çıkmıştır. Sosyal medya ile birlikte egemenler için algı yönetimi daha kolay bir hal almaya başladı. Düşünsenize, dünyanın bir ucunda gerçekleşen bir olayı, diğer ucunda çok farklı bir şekilde lanse edebiliyorsunuz. Bunu yaparken de en büyük yardımcınız tabii ki de medya oluveriyor. Bu yüzden siyaset bilimciler, medyayı günümüz iktidarlarının en büyük silahı olarak değerlendirmişlerdir. Özellikle belli bir güce sahip iktidarlar bu silahı toplumlar üzerinde çok iyi bir şekilde kullanabilmektedir. Medyanın bu gücü, iktidarlar elinde daha tehlikeli hal alabiliyor. İsmet Özel’in dediği gibi: “Medyanın gücü yoktur, Gücün medyası vardır.” Bunun en basit örneğini çevremizde, sokağımızda ya da ailemiz arasında gözlemleyebiliriz. Mesela; bir akşam oturmuş ailemizle beraber bir haber kanalının haberlerini izliyoruz. Haberlerde henüz gözaltında tutulan birisi için, onun geçmiş yıllardaki sabıkalarına atıfta bulunuluyor. Bunu izleyen, duyan aile üyelerimizin hep bir ağızdan nasıl tepkiler vereceğini takip edelim. Hâlbuki hukukta genel-geçer bir hüküm olan ‘suçluluğu ispatlanmayan herkes masumdur’ karinesi gözaltındaki kişi için de geçerlidir. Ama kasıtlı veya kasıtsız yapılan böyle haberler, toplumu bir şekilde yönlendiriyor. Bireylerin kafasında bir algı yaratılıyor. Yaratılan bu algıyı da egemen güçler ki, genelde bu iktidarlar oluyor, çok iyi bir şekilde kullanıyor. Almanya’nın geçen hafta içinde meclisinde oyladığı ermeni soykırımı yasa tasarısı da bu algı yaratma olayının küresel çapta bir versiyonudur. Bu olay, Almanya’yı ve Merkel’i aşan bir meseledir. Küresel bir el böyle bir algı yaratma çabasındadır. Kabul edelim ki bunu da çok iyi başarmaktadırlar. Çünkü algı yaratmanın en aslî unsuru medya ellerindedir. Sizin soykırım yapıp yapmamanız bu noktada bir önem ifade etmez. Önemli olan uluslararası camiada nasıl bir algı yarattığınızdır tüm mesele. Bu da lobicilik faaliyetleriyle yürür. Maalesef bu konuda Türkiye oldukça zayıftır. Dünyadaki ermeni lobilerinin faaliyetlerine bakıldığında durum Türkiye açısından kötüdür. Dünya insanları yaratılan yapay algılarla hareket eder. İşte bu yönetilen algılarımız var oldukça, biz de aslında hiçbir zaman hür olamayacağız. Algılarımızı yönlendirmesine izin verdiğimiz egemen güçler, bizden bir adım önde oluyorlar. Çok basit bir şekilde bize; “sen özgür bir bireysin” deyip arkamızdan bizi yönlendirecek algılar oluşturuyorlar. Hepimiz gündelik hayatta karşılaşıyoruz. Kötü olduğunu bildiğimiz davranışları dahi bazen sergiliyoruz ısrarla. Psikolojide buna ‘öğretilmiş çaresizlik’ deniyor. Dört bir yanımız küresel ağla çevrili ama sorun burada değil. Asıl sorun, bizim ağla çevrili olduğumuzu göremeyişimizdir.